Bu Blogda Ara

2 Şubat 2012 Perşembe

Ortaçağ Karanlığı ve İkibinoniki - Habil Arabacı


Adem Aleyhisselam şu dünyaya ayak basalı çok zaman oldu. Bu zaman diliminde birçok insan uğradı bu gezegene. Evet, birçok insan: Zencisinden zenci olmayanına, ilkelinden modernine, cahilinden aydınına, müslümanından münafığına birçok insan… Hepsi kısa bir süreliğine kalıp yolcu edildi, e çünkü faniydi bunlar da, bütün yaratılmışlar gibi…

Her neyse, konumuz tam olarak bu insanlar değil. Konumuz, bu insanların yaşadıkları birbirinden farklı zaman dilimleri. Bunlardan ikisini ele alalım. Öncelikle, Medine İslam Devleti’ni de içinde barındıran ürkütücü (!) ‘ortaçağ karanlığı’ndan dem vuralım. Hatta doğrudan o yılları yaşamış olan bir şahsa uzatalım mikrofonumuzu. Bakın ne diyor ismini vermek istemeyen zat:

“Yaşadığım devir karanlıktı çünkü o zaman diliminde dünyanın yaratılmasına sebep olan insan (s.a.v) yaşıyordu. Yaşadığım devir karanlıktı çünkü o zaman diliminde insanlığa tek bir faydası bile dokunmayan putlar devrilmişti. Yaşadığım devir karanlıktı çünkü o zaman diliminde zengin-fakir yoktu, sınıf ayrımı yoktu. Yaşadığım devir karanlıktı çünkü noktanın izdüşümü yadsınamaz.”

Vay be, ne karanlık devirmiş! Şimdiki insanlar şükretmeli, o zamanlar yaşamadıkları için. Evet, bir de zamanımıza bakalım, aydınlıktan kamaşsın gözlerimiz! Öyle modern bir çağda yaşıyoruz ki tüm dünya ülkelerine model olan devlet; girdiği yerden çıkmıyor, çıkıyorsa da ardında milyonlarca ölü bırakıyor. Yaşadığımız devir öyle iç açıcı ki insanlar kadınlık ve erkeklikten bıkmışlar, üçüncü bir seçenek peşindeler…

Sözün özüne gelelim. Ben; Hakan Albayrak abinin dediği gibi, bazı bedbaht insanların ‘cahil bedeviler’ diye andığı o güzelim insanların medeniyetini çok özledim. Mürteciyim, evet. Hayatımızı karartan bu ‘aydınlık’tan kurtulup, ışık saçan ‘ortaçağ karanlığı’na dönmek için neler vermezdim…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder