Gönül Çolak, ilk
kitabı Komi ve Kemikler ile Yunus Nabi Öykü Ödülü almış
bir yazar. Henüz ilk kitabında böylesi bir ödüle layık görülmek
elbette ki bir yazar olarak iyi bir başlangıç olarak görülebilir.
Farklı bir üslup ve tarzla eserlerini kaleme alan Çolak, sizi
farklı dünyalarda olağanın dışında yolculuklara çıkarıyor.
Seçtiği karakterler, bir bakımdan tanıdık gelse de bir bakımdan
da bir o kadar bizlere yabancıymış gibi duruyor. Bilindik
dünyalarda fantastik serüvenler yaşıyoruz.
Son eseri olan Yılanın Gözünden İçeri' de de kendimizi yine böyle bir yolculuğun içerisinde buluyoruz. Kitapta düş, gerçek ve kurmaca üçlüsü harmanlanarak ortaya tuhaf, fantastik, esrarengiz ve olağanüstü öyküler ironik bir dille karşımıza çıkıyor. Tüm bunları yaparken Çolak, hayal edilmesi ve dile dökülmesi gerçekten çok zor olana, travmatik bir niteliğe ve farklı bir dil gerçeğine, yine dil aracılığıyla yaklaşmaya çalışıyor.
Bir gözden yola çıkarak, tüm gerçeklikleri görebilmemiz için fantezilerin en derin noktasına kadar bakmamızı istiyor. Okuyucuları bu gözün içinde karanlığın, çaresizliğin, ölümün, korkunun ve hatta aşkın çok farklı halleriyle baş başa bırakıyor. Gözün içerisinde sürüklenirken sıradan ve gündelik hayatların hemen arkasındakileri farketmemizi sağlıyor. Eserin isminde geçen "içeri" kavramının bizi nerelere götürebileceğini görüyoruz. Aslında bu "içeri"ye ne kadar derinleşirsek o kadar da "dışarı"da kalıyoruz demektir. "İnsanın kendi varlığını bilmeden vücut bulmasının mümkün olmadığını bilmeme rağmen ne kadar çabalasam da kendimi hissetmiyor, ona dokunamıyorum"(s.5) aslında Çolak, burada da anlatmak istediklerini bir bakıma kapalı bir dille de olsa bize söylüyor.
Gönül Çolak'ın böylesi bir kurguyu usta bir dille okuyucuya aktarmasındaki sebeplerden biri olarak film prodüksiyonu, yaratıcı drama ve oyunculuk üzerine yaptığı çalışmalarında katkısının olduğunu söyleyebiliriz. Eseri okurken bazen kendinizi bir bilim kurgu filminde hissedebilmeniz Çolak'ın bu özelliklerinden kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Fantastik ve olağanüstü bakış açısı bazı Hollywood filmlerine benzer bir şekilde akıp gidiyor.
Kitap, 13 metinden oluşuyor ve Niyazi Mısri'nin şu beytiyle başlıyor:
"Kaf-ı dil ankasıyım sırların âşinasıyım
Endişeler hasıyım ad oldu insan bana"
İlk metinlerle birlikte düş, kurmaca ve gerçekle karşı karşıya kalıyoruz.
Kitaptaki metinlerden biri olan
"Zerzevatçı Salih'in Hikâyesi" işiyle ve hayatla pek
barışık olmayan, eşiyle problemler yaşayan Salih'in hikâyesine
bir giriş niteliği taşıyor. Karısı Miyase, Salih'in
tembelliğinden ve vurdumduymazlığından şikâyetçidir. Ailesine
gerekli olan ekonomik katkıyı yapamaz. Bu da Miyase ile arasında
problemlere sebep olur. Salih'in ise aklından başka şeyler
geçmektedir.
Kitaptaki önemli figürlerden
Yıldız karakteriyle tanıştığımız "Nihayet'in Yıldız'ı"
adlı metinde ise uzun süredir Nihayet Pavyonu'nda sahneye çıkan
ve gelen müşterileri şarkılarıyla eğlendiren Yıldız'ı
tanıyoruz. Pavyonda çalışan diğer kadın karakterlere göre onun
daha farklı bir havası vardır. İşini çok iyi bilir. Pavyonun
sahibi Çavuş karakteriyle gönül ilişkisi vardır. Yalnız bu
gönül ilişkisi karmaşık bir düzlemde ilerlemektedir. Çavuş
evlidir fakat Yıldız ile de gönül bağını sürdürür. Buradaki
farklı bir noktada Zerzevatçı Salih'in ilk kez çocuk yaşlardayken
geldiği Nihayet Pavyonu'nda o günden beri şarkıcı Yıldız'a
olan hayranlığıdır. Bu denklem kitapta sonraki kısımlarda
farklı bir şekilde devam edecek.
"Yıldız'ın Rüyası"
adlı metinde de yine bir gece pavyon çıkışı şoför tarafından
Yıldız evine bırakılır. Yıldız, her zaman ki rutinliğiyle
evde Çavuş'u beklemektedir. Bu esnada karakterimizin iç dünyasında
yaşadığı melankolik hallere tanık oluyoruz. Bu sırada da
sonradan enteresan bir hal alacak bir rüya görür.
Kitap birbiri ardına bu şekilde
devam eden metinlerle devam ediyor. Kitabın ilk metinlerinde denk
geldiğiniz bir olayın sonraki metinlerde nasıl çözümlendiğini
gördüğünüzde şaşırabiliyorsunuz. Karakterler, Gönül Çolak
tarafından kitapta bir zincir misali birbirlerine bağlanmış
olarak görüyoruz. Karakterlerden birinin yaşadığı bir olay, bir
kaç metin ilerlediğinizde diğer karakteri etkilediğini
görüyorsunuz. Son metinlerde yaşanan olayların polisiye bir
kurguyla aktarılması da ayrı bir tat oluşturuyor.
Farklı bir tekniğin denendiği
eser, akıcı ve yalın bir dile sahip. Çolak'ın biyografisinde yer
alan film prodüksiyonluğu çalışmalarının da esere senaryo
tadında yansıttığını görüyoruz. Farklı tarz ve üsluba sahip
Gönül Çolak'ın Yılanın Gözünden İçeri adlı eserin okunması
gereken öykü kitaplarından biri olduğunu düşünüyoruz.
Cengiz Yalçınkaya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder