Bu Blogda Ara

12 Haziran 2012 Salı

Yılanın Gözünden İçeri


   Gönül Çolak,  ilk kitabı Komi ve Kemikler ile Yunus Nabi Öykü Ödülü almış bir yazar. Henüz ilk kitabında böylesi bir ödüle layık görülmek elbette ki bir yazar olarak iyi bir başlangıç olarak görülebilir.  Farklı bir üslup ve tarzla eserlerini kaleme alan Çolak, sizi farklı dünyalarda olağanın dışında yolculuklara çıkarıyor. Seçtiği karakterler, bir bakımdan tanıdık gelse de bir bakımdan da bir o kadar bizlere yabancıymış gibi duruyor. Bilindik dünyalarda fantastik serüvenler yaşıyoruz.

      Son eseri olan Yılanın Gözünden İçeri' de de kendimizi yine böyle bir yolculuğun içerisinde buluyoruz. Kitapta düş, gerçek ve kurmaca üçlüsü harmanlanarak ortaya tuhaf, fantastik, esrarengiz ve olağanüstü öyküler ironik bir dille karşımıza çıkıyor. Tüm bunları yaparken Çolak, hayal edilmesi ve dile dökülmesi gerçekten çok zor olana, travmatik bir niteliğe ve farklı bir dil gerçeğine,  yine dil aracılığıyla yaklaşmaya çalışıyor.

Bir gözden yola çıkarak, tüm gerçeklikleri görebilmemiz için fantezilerin en derin noktasına kadar bakmamızı istiyor. Okuyucuları bu gözün içinde karanlığın, çaresizliğin, ölümün, korkunun ve hatta aşkın çok farklı halleriyle baş başa bırakıyor. Gözün içerisinde sürüklenirken sıradan ve gündelik hayatların hemen arkasındakileri farketmemizi sağlıyor. Eserin isminde geçen "içeri" kavramının bizi nerelere götürebileceğini görüyoruz. Aslında bu "içeri"ye  ne kadar derinleşirsek o kadar da "dışarı"da kalıyoruz demektir. "İnsanın kendi varlığını bilmeden vücut bulmasının mümkün olmadığını bilmeme rağmen ne kadar çabalasam da kendimi hissetmiyor, ona dokunamıyorum"(s.5) aslında Çolak, burada da anlatmak istediklerini bir bakıma kapalı bir dille de olsa bize söylüyor.
Gönül Çolak'ın böylesi bir kurguyu usta bir dille okuyucuya aktarmasındaki sebeplerden biri olarak film prodüksiyonu, yaratıcı drama ve oyunculuk üzerine yaptığı çalışmalarında katkısının olduğunu söyleyebiliriz. Eseri okurken bazen kendinizi bir bilim kurgu filminde hissedebilmeniz Çolak'ın bu özelliklerinden kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Fantastik ve olağanüstü bakış açısı bazı Hollywood filmlerine benzer bir şekilde akıp gidiyor.



Kitap, 13 metinden oluşuyor ve Niyazi Mısri'nin şu beytiyle başlıyor:

"Kaf-ı dil ankasıyım sırların âşinasıyım
Endişeler hasıyım ad oldu insan bana"



İlk metinlerle birlikte düş, kurmaca ve gerçekle karşı karşıya kalıyoruz.


Kitaptaki metinlerden biri olan "Zerzevatçı Salih'in Hikâyesi" işiyle ve hayatla pek barışık olmayan, eşiyle problemler yaşayan Salih'in hikâyesine bir giriş niteliği taşıyor. Karısı Miyase, Salih'in tembelliğinden ve vurdumduymazlığından şikâyetçidir. Ailesine gerekli olan ekonomik katkıyı yapamaz. Bu da Miyase ile arasında problemlere sebep olur. Salih'in ise aklından başka şeyler geçmektedir.


Kitaptaki önemli figürlerden Yıldız karakteriyle tanıştığımız "Nihayet'in Yıldız'ı" adlı metinde ise uzun süredir Nihayet Pavyonu'nda sahneye çıkan ve gelen müşterileri şarkılarıyla eğlendiren Yıldız'ı tanıyoruz. Pavyonda çalışan diğer kadın karakterlere göre onun daha farklı bir havası vardır. İşini çok iyi bilir. Pavyonun sahibi Çavuş karakteriyle gönül ilişkisi vardır. Yalnız bu gönül ilişkisi karmaşık bir düzlemde ilerlemektedir. Çavuş evlidir fakat Yıldız ile de gönül bağını sürdürür. Buradaki farklı bir noktada Zerzevatçı Salih'in ilk kez çocuk yaşlardayken geldiği Nihayet Pavyonu'nda o günden beri şarkıcı Yıldız'a olan hayranlığıdır. Bu denklem kitapta sonraki kısımlarda farklı bir şekilde devam edecek.


"Yıldız'ın Rüyası" adlı metinde de yine bir gece pavyon çıkışı şoför tarafından Yıldız evine bırakılır. Yıldız, her zaman ki rutinliğiyle evde Çavuş'u beklemektedir. Bu esnada karakterimizin iç dünyasında yaşadığı melankolik hallere tanık oluyoruz. Bu sırada da sonradan enteresan bir hal alacak bir rüya görür.


Kitap birbiri ardına bu şekilde devam eden metinlerle devam ediyor. Kitabın ilk metinlerinde denk geldiğiniz bir olayın sonraki metinlerde nasıl çözümlendiğini gördüğünüzde şaşırabiliyorsunuz. Karakterler, Gönül Çolak tarafından kitapta bir zincir misali birbirlerine bağlanmış olarak görüyoruz. Karakterlerden birinin yaşadığı bir olay, bir kaç metin ilerlediğinizde diğer karakteri etkilediğini görüyorsunuz. Son metinlerde yaşanan olayların polisiye bir kurguyla aktarılması da ayrı bir tat oluşturuyor.


Farklı bir tekniğin denendiği eser, akıcı ve yalın bir dile sahip. Çolak'ın biyografisinde yer alan film prodüksiyonluğu çalışmalarının da esere senaryo tadında yansıttığını görüyoruz. Farklı tarz ve üsluba sahip Gönül Çolak'ın Yılanın Gözünden İçeri adlı eserin okunması gereken öykü kitaplarından biri olduğunu düşünüyoruz.

Cengiz Yalçınkaya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder