Bu Blogda Ara

19 Temmuz 2012 Perşembe

Acınacak Halimiz


İnsan olarak hepimizin çok çeşitli ve karmaşık yönleri vardır.Gün içerisindeki duygu durumumuzu düşünecek olursak, sabit bir ruh hali içerisinde olmadığımız görülecektir.
Duygularımızı oluşturan ve değiştiren en önemli etken çevresel faktörlerdir.Yani çevremizde olan biten olaylara biz de, duygusal bazı tepkiler geliştiririz.Üzülür, sevinir, heyecanlanır, endişelenir ve bazen de acırız.
Duygularımız içerisinde en mühimi acımak hissidir.Çünkü acımak gülmek gibi basit değildir.Acıdığımız olaya kafa yorar, düşünür ve bazen de sorumluluk hisseder; vicdan azabı çekeriz.Acı duyduğumuz olayın sorumlusu biz olmadığımız hâlde, yaşanan durumdan rahatsız oluruz, ruhumuz daralır.
Peki en çok hangi kişilere acır, hangi durumlarda rahatsız oluruz?
Çöp toplayan bir çingeneye, ayakkabı boyayan bir çocuğa, bebeğiyle dilenen bir kadına, eli-kolu olmayan bir sakata acırız.Çünkü onlar acınacak haldedirler, yani bizden daha aşağı/kötü durumdadırlar.Onlara acırız ancak asla kendimizi onların yerine koymayız.Öyle ya,kim acınacak halde olmak ister ki!
Acıdığımız kişiler arasında belki de en çok sakatlara acır, onlar için üzülürüz.Öyle ya, kiminin ayakları yoktur, kiminin gizü kördür kimi ise yerlerde sürünür.Hatta bazen korkar, uzaklaşırız onlardan.Bakamayacağımız yaraları olanlara daha çok acırız.Acırız ama hızla uzaklaşırız oradan.
Oysa ki, sosyal çevremiz içerisinde zannettiğimizden çok daha fazla sakat var.Bir çoğundan bizim haberimiz bile yok.Yaraları, özürleri, sakatlıkları görünmeyen yerlerinde olanlar sakat değildir bizim için.Bu nedenle onlara acıyamıyoruz bile.
Gözü kör olana acıyoruz da, gönlü kör olana acımıyoruz.Ayağı topal olana acıyoruz da; aklı topal, insafı topal olana acımıyoruz.
Fiziksel sakatlığı olanlara acıyıp, onları topluma kazandırmaya çalışırken; ruhu sakat olanları sakat olarak görmüyoruz.Gerçekte fiziksel sakatlığı olanlar toplum için hiçbir tehlike oluşturmazken, aklı sakat, yüreği sakat olanların topluma verdiği zararı göremiyoruz.
Her zaman olduğu gibi yine kolay olanı seçiyoruz.Fiziksel sakatlara acıyıp, iki kuruş para verdikten sonra bu histen mutlu bile olabiliyoruz.Sakat dilenciye para verip vazifemizden kurtulduğumuzu, sorumluluğumuzu başarıyla yerine getirdiğimizi düşünüyoruz.Ancak en yakınımızdaki bir arkadaşımızın gönlündeki sakatlığı gidermek için hiçbir şey yapmıyoruz.Kendi rûhi ve ahlâki sakatlıklarımızın ise farkında bile değiliz.
İşte bizim hâlimiz!
Artık siz kime acıyacağınıza karar verin..

İrfan Nabi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder