Bu Blogda Ara

26 Mayıs 2012 Cumartesi

SEZAİ KARAKOÇ YAŞIYOR BAYIM!

Sezai Karakoç ve Diriliş. Birbirinden ayrı düşünemeyeceğimiz iki kelime. Hep unuttuğumuz, beynin kalbe, kalbin beyne hep hatırlatması gereken iki kelime. Eğer Sezai Karakoç yaşıyor mu diye bir soruya muhatap kalıyorsak her daim hatırlatmamız gereken iki kelime. Ve yine üstatla diriliş yayınlarından çıktıktan sonra, tramvaya binmek üzere yöneldiği anda içinde kaldığı hengame ve hak etmediği arsız muamale… Karşılaştığım bu iki tablo ne kadar acıysa, bir başka Sezai, Halil Sezai’nin günümüzde Karakoç’dan daha muteber kabul edilmesi o kadar acıdır. Aslında en muteber erkek sanatçısının Zeki Müren, en muteber kadın sanatcısının Bülent Ersoy, en ünlü show programcısının Huysuz Virjin olduğu bu ülkede*; Halil Sezai’nin, Sezai Karakoç’dan daha muteber kabul edilmesi pek de şaşılası bir durum değildir. İşte tam bu noktada Güven Adıgüzel’in Sezai Karakoç için yazdıklarına dikkat kesilin derim: ‘‘ Beyler! Siz iki kere ikinin / dört ettiğini mi zannediyorsunuz hala? / Sezai Karakoç yaşıyor diyorum size!’’
İçinde bulunduğu kritik tarihi ve durumu, Mehmet Akif’in durumundan farklı görmeyen, Mehmet Akif’i biten bir dönemin son savaşçısı, kendisini de başlayan bir dönemin ilk savaşçılarından gören bir büyük Hakikat Savaşçısı. Mehmet Akif’in savaşı, koskoca bir devletin ayakta kalma savaşı. Sezai Karakoç’un ki ise; yeni bir dönemin, öze dönüşün, yeniden dirilişin ve doğruluşun savaşıdır.
İşte bu savaşcı: Gün gelir; dergi çıkarır. Bir davanın savunuculuğunu buradan yapar. Gün gelir şiir yazar; ‘ Hızır’la kırk saat’ buluşturur bizleri. Belki de biz balkonda kahvaltımızı yaparken, o; ‘şezlongunuza uzanır ölü’ der ve alnından öpmeye gider evleri balkonsuz yapan mimarların. Geleneğin hiçe sayıldığı bir dönemde Mona Roza diyerek gül imgesini yeniden hatırlatır insanlara. Ama biz türlü senaryolar uydurarak sadece Mona Roza’dan ibaret sanırız onun şiirlerini. Ve tabi ki Sezai Karakoç duruşunu bizlere en iyi anlatan şiirlerinden bir tanesi: ‘Masal’ şiiri. ‘Doğu’nun yedinci oğlu’ olarak ‘ gömülmek istiyorum buraya hiç değişmeden’ diyerek haykırdığı şiir…
Gün gelir parti kurar; meydanlara iner ve ‘kutlu millet geleceğini’ anlatır. Gün gelir; konferanslar verir; ‘çıkış yolunu’ gösterir. Tarihin her kritik döneminde olduğu gibi mütefekkirler düşüncelerini söylerler ve giderler. Ve arkadan gelen bir nesilde bunu uygular. İşte Sezai Karakoç’un bu topraklarda beklediği onun en büyük mefkuresi bu nesil: Diriliş Nesli’dir. İşte bu topraklar yağmurun – Sezai Karakoç’un- kıymetini anlayacak; fakat o yağmur bir gün yağmayacak. İşte o zaman toprağın çatlak dudakları hep kuru kalacak. Kup kuru kalacak. Tıpkı şimdi dudaklarımızın kup kuru kaldığı gibi… Tıpkı şimdi bu toprakların, o yağmura susadığı gibi… Ve şimdi; Allah’ım, bize yağmur ver. Bize yağmur ver…

Burak Tekiner

*Hakan Albayrak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder