Bir genç veya bir ihtiyar, yaşar. Ölü olmadığı sürece her
insan yaşar. Ama nasıl? Gerçekten
yaşamak, her insanın (ya da normal insanların diyelim*) yaşadığı gibi yaşamak
mıdır?
Yaşam; doğarız,
büyürüz, bir takımı tutarız, okula
gideriz, okul biter evleniriz, ailemize bakma yükümlülüğünü taşırız, işimiz
bizi bunaltır, sonra emekli oluruz, çocukları evlendiririz, en sonunda beklenen
an gelir ve ölürüz. İşte normal (ya da olmaması gereken diyelim) bir yaşam.
Oysa “Ölüyoruz, demek ki yaşanılacak.” derken eminim böyle bir yaşamı
kastetmedi İsmet Özel.
Aslında yukarıda saydıklarımda bir sıkıntı yok, hatta gayet
güzel. Ama eksik. Kendi açımdan söylemeliyim ki bunlar fazlasıyla sıkıcı,
bunaltıcı. Böyle yaşanılır mı? Dolu dolu, faydalı ve kul bilinciyle yaşamalı
insan, zevk almalı yaşadığından. Öyleyse
bir inancı, bir davası ve bir ideolojisi (ya da her neyse) olmalı. Ancak
bunlara sarıldığı zaman gerçekten yaşayabilir ve yaşamanın hakkını verebilir.
İnancı ve davası uğrunda sonuna kadar mücadele ederse bir
insan, bunun faydasını görür. Bundan mutluluk duyar ve zevkini tadar. Eğer
davası da boş bir dava değilse, inancı haksa tadından yenmez.
Peki davası olan bir insan neler yapar? Onlar da bildiğimiz
şeyler işte, ama bir dahakinde yazıya dökmekte fayda var. Selametle.
*Normal insan: Noksan.
Habil Arabacı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder