
Hüseyin Kaya’nın ikinci kitabı ‘ İçinde çırpınıp döndüğüm deniz’ Ötüken neşriyattan çıktı. Dört bölümden oluşan kitap, bir çok alt başlıktan oluşuyor.
Hüseyin Kaya’nın bu kitabında geçmişiyle olan sıkı irtibatını rahatlıkla görebiliriz. Yazarı; içinde bulunduğu ruh hali ve yaşadığı çevreden bağımsız düşünmek bir okuyucu için elbette söz konusu olamaz. Bunu da göz önünde bulundurarak, kitabın isminden yola çıkacak olursak; geçmişinde yaşadıklarının bıraktığı derin izler hemen hemen her bölümde kendisini hissettiriyor. Daha ilk bölümde otuzlu yaşlara girmenin sendromuyla şunları söylüyor: ‘ Çocukluğunuz gençliğinize sitem eder, gençliğiniz; ihtimallerle ve keşkelerle hırpalar kalbinizi’ Yine kitabın ismine dönecek olursak; yazar şu cümlesiyle aslında içinde çırpınıp döndüğü denizi açıkça dile getiriyor: ‘Hatıralar sizi habire geriye, önceden geçtiğiniz odalara sürüklerken, önünüzdeki meçhulü düşünmek yorar ruhunuzu.’
Her yazarın bir okuma izleği vardır. İşte tam bu noktada yazar, daha orta okul yıllarında başlayan bu serüvenini şöyle anlatıyor: ‘’ Küçücük kalbimin ritmini değiştiren, genzimde karıncalanmalar uyandıran, o zamanlar heveslendiğim işin ciddi bir meziyet olduğunu fark ettiren ilk hikayelerdendir Refik Halid’inEskisici’si ‘’ ve yine; ‘’ İlk sene; Ömer Seyfeddin, Reşad Nuri gibi isimlerin yanı sıra, büyük bir heyecanla Refik Halid kitaplarının bir kısmını elden geçirdim. Belki de aşinalığın verdiği muhabbet sebebiyle başladığım gün bitirdim.’ Bunların yanında okuyup etkilendiği yabancı yazarlar ise;Hesse, Tolstoy, Tagore ve Exupery’dir. Bu okumaların üzerinde bıraktığı tesiri söylerken ‘‘Hangi yazar nereye isterse alıp götürüyordu kaygısız başımı’ diyerek okuduğu isimlerden ciddi bir şekilde etkilendiğini görüyoruz. Hatta okuduğu kitapta yer alan hayali kahramanların hayatının bir parçası haline geldiğini deaçıkça söylüyor: ‘‘Okuduklarımın etkisiyle okulu ve hayatı umursamıyor, kendime zoraki mutsuzluklar buluyor hatta başarısız olmak için çaba sarfediyor, bir yandan da ailemi üzmemeye çalışıyordum’
Kitapta yer alan diğer üç bölümde ise; değindiği her eşyaya, her konuya şair ilhamı diye nitelendirebileceğimiz ayrı ayrı anlamlar yüklüyor. Bu bölümlere dair notlarımızı da söyleyecek olursak; her defasında üzerine basıp geçtiğim ‘kar’ı incitmeyeceğim artık. Yağmur artık daha toprağı serinletmeden içimizi serinletecek… Dahasıda yağmurda yürümek… Sırılsıklam olacağımızı bile bile ağır adımlarla yürümek… Yada bir yağmur damlasının daha yere düşmeden ruhumuza düşmesi… Ve bir güz mevsiminde havada süzülenyaprağın daha ıslak zemine düşmeden gönlümüze düşmesi...
Yukarda bahsettiğimiz anlam, şairin kış güzeli dediği ‘soba’ ya dair şu cümlesi, sanırım ne demek istediğimizi açıklar nitelikte: ‘ Ezan seslerinin havada donduğu soğuk sabah namazı vakitlerinde onun size sakladığı ılık su ile almışsınızdır abdestinizi.’’ Sadece soba değil, bir radyo, bir ayakkabı, defter, ve bir çanta ne denli anlamlıdır okunmaya değer.
Ve bir şehirden gidememek… ‘‘Biz mekanlarda yaşamayız aslında, mekanlar bizim içimizde yaşar ve yaşadıkça değerini orda bulur’’ diye başlayan son bölüm Sivas’a dair şairde kalanlar… Evet bir şehirden gidememek. O şehir Sivas olunca hiç gidememek… İstasyonun gürültüsüne inat Buruciye Medresesi’nin heybetine kapılıp gitmek… İstasyonun kalabalığında yürümenin oldukça güçleşmesine inat, Ulu Camii’nin geniş saflarını sıklaştırmak…
Kitapta yer alan bütün konular, bizim için yazılmış hüzünlü bir parça gibi şair hüneriyle kurulmuş şiir tadında cümleler… Dahası da Zarifoğlu’nun ‘‘Eyvah hüzün bu / Eyvah hüzün yine/ Çatında alnımın’’mısralarını mırıldanır gibi okuyabileceğimiz bir kitap. Belki de şairin dediği gibi ‘‘ Yalnız hüznü vardır kalbi olanın’’
Son olarak bu kitaptan her okurun kendisinden bir şeyler bulabileceğini belirterek, kendimden bir şeyler bulduğum şu paragrafı sizlerle paylaşarak bitirelim:‘‘İlerde tiryakisi olacağınız bir yazarın ilk kitabını da küçücük sebepler içinde önümüze getirir kader. O kitapta yazılı her şeye inanmak, aldanmak istersiniz. Yeni filizlenen aşklar gibidir bu okumalar. Sayfalar boyu kendinizden bir şeyler bulmak, kendinizi ifade eden cümleler yakalamak, bir yazara yakınlaşmak ve onu sevmek için yeterli sebeplerdir.’’
Evet, Hüseyin Hoca’yı sevmek için, ‘‘ Çırpınıp İçinde Döndüğüm Deniz’’ yeterli bir sebeptir… Eğer Sivas’ta yaşıyorsanız, bu daha da güzel bir sebeptir…
Burak TEKİNER
Not: Bu yazı Aşkar Dergisi’nin 21. Sayısında yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder